Türkiye'de Siyaset / CUMHURİYET BİR SEVDADIR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bahçeli’den sert uyarılar,

Aşağa gitmek

 Bahçeli’den sert uyarılar,  Empty Bahçeli’den sert uyarılar,

Mesaj tarafından exelans Salı Ocak 14, 2014 4:15 pm

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP’nin ülkenin başındaki bir numaralı musibet hale geldiğini söyleyerek, Başbakan’ın milleti ateşe attığı, ekonomiyi karanlığa sürüklediği uyarısında bulundu. Erdoğan için “Rüzgargülü, fırıldık gibi” diyen Bahçeli, Erdoğan’ın 11 yılda çeteleştiğini ve suç örgütünden farkı kalmadığını iddia etti. Erdoğan’ı paşa paşa yargının karşısına çıkmasını istteyen Bahçeli, “Türkiye yargı-yürütme ve yasama arasındaki meydan savaşına daha fazla dayanamayacaktır. Demokrasi zarar görürse bunun altından kimse kalkamayacaktır” dedi.

Bahçeli, partisinin bugünkü Meclis grubu toplantısında, Erdoğan’a uzanan yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ve bu iddialar sonrasında yaşanan gelişmelere değindi. Hükümete ve Erdoğan’a sert eleştiriler getiren Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

“AKP ÜLKENİN BAŞINA MUSİBET HALİNE GELDİ”

Türkiye AKP husumetiyle, AKP vurgunuyla, AKP tahrikleriyle pençeleşmektedir. Hem bugünümüz hem de geleceğimiz Başbakan Erdoğan’ın boş kafasının içindeki bomboş hayal ve hezeyanlarla çarpıtılmaktadır. Öz gücüne dayanmayan, siyasetteki özgül ağırlığını çoktan yitiren, ahlaki özdenetimini kaybettiği gün gibi açık olan AKP iktidarı ülkemizin başındaki bir numaralı musibet haline gelmiştir.

“UTANMAZLIK MAĞDURİYET OLARAK SUNULUYOR”

AKP’nin iktidar yıllarında; rüşvetçiler hayırsever olarak isimlendirilmiş, hırsızlar yardımsever olarak gösterilmiş, hakim ve savcılar militan olarak tanımlanmış, yolsuzluk operasyonları komplo olarak formüle edilmiş, utanmazlık mağduriyet olarak sunulmuştur. Son 11 yılda; sapla saman, doğruyla yanlış, güzelle çirkin, hak ile batıl, duayla beddua, temizlikle kirlilik birbirine karışmıştır.

Vatandaşlarımız ekonomik vesayet ve ekonomik darbe altında can derdine düşmüşken, AKP hükümeti yürütmenin, aşırmanın ve götürmenin hırsıyla rüşvet ve yolsuzluk gemisinin dümenine geçmiştir.

“384 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK”

Türkiye’de yaşanan hukuk cinayetleri, hükümet bunalımı ve sistem krizi Türkiye ekonomisine ilave sorunlar getirmektedir. Ülkemize akan portföy veya doğrudan yatırımlar hukuk alanındaki travmalardan dolayı tedirgin ve panik halindedir. Dış muslukların kesilmesi hiç şüpheniz olmasın ki, cari denge açığını, yani döviz gelirleriyle giderleri arasındaki negatif farkı daha da büyütebilecektir.

Şu hatırlatmayı yapmak isterim ki, son 11 yılda birikimli olarak toplamda 384 milyar dolarlık cari açık verdiğimiz ortadadır. Yani yabancıların tasarrufuyla ekonominin çarkı dönmüş, el parasıyla, el kesesiyle tüketim eğilimi hormonlu olarak canlı tutulmuştur.

“ERDOĞAN MİLLETİ ATEŞE ATIYOR”

Son tehlikeli gelişmeler Türkiye’nin bağımlı olduğu sıcak paranın yön değiştireceğine işaret etmektedir. Oysaki 2014 yılında finanse edilmesi gereken 220.5 milyar dolarlık bir külfet önümüzde durmaktadır.

Peki, Türkiye’nin bu kadar güvensiz ve sancılı olduğu bir ortamda lazım gelen kaynak nasıl bulunacak, nasıl temin edilecektir? Başbakan Erdoğan aziz milletimizi ateşe attığını ne zaman anlayacaktır?

Bu yılda, 60 milyar dolar olması tahmin cari açık dış kaynaklarla finanse edilemezse olacak şudur: Kur fırlayacak, yani devalüasyon yaşanacak, ithalat pahalılaşıp caydırılacak, milletimiz daha da fakirleşecektir. AKP bu karanlığa doğru ekonomiyi sürüklemektedir.

“EKONOMİK BAŞARI HİKAYESİ PALAVRA”

Başbakan Erdoğan Türkiye ekonomisini borca bağlamış, yabancıların güdümüne ihale etmiş, küresel çıkarların emrine vermiştir. Dış borç patlamış ve 372 milyar 652 milyon dolar olmuştur. Başbakan ve bakanlarının sürekli tekrarladıkları ekonomik başarı hikayesi aslından klasik ve bu zihniyetle özdeşlemiş palavradan başka bir şey değildir.

“MİLLİ İRADE, HARAMİLERİN SALTANATINI BİTİRECEK”

İktidar yoksullarımızdan esirgediğini para babalarına ikram etmiş, öksüzün nafakasını ayakkabı kutularına saklamış, emeklimizin paralarını, asgari ücretle geçinen milyonların ekmeğini ona buna yem etmiştir.

Türk milleti bu zalim iktidarın hesabını sandıkta görecektir. Milli irade haramilerin saltanatını sandıkta bitirecektir. Hırsızlığın hükümranlığı, yağmanın egemenliği, soyguncunun düzeni yakında son bulacak, yakında küllenecektir.

“REFERANDUM SÜRECİNDEKİ TÜM SÖZLERİ YALAN ÇIKTI”

Başbakan Erdoğan, HSYK’nın, “Adli Kolluk Yönetmeliği”nin korsan değişikliğine gösterdiği direnç ve tepki nedeniyle hedef haline getirmiştir.

12 Eylül 2010 öncesinde ne demişse şimdi çiğnemiştir. Referandum sürecindeki tüm sözleri yalan çıkmıştır. Başbakan Erdoğan 12 Eylül Referandumuna evet diyen herkesi kandırmış, yüz üstü bırakmıştır. Yetmez Ama Evetçi’ler, acaba bunu içine sindirecekler midir?

Biz, “AKP’nin amacı yargı reformu değil, siyasi hesaplardır” derken, Başbakan “Daha ileri bir demokrasi, daha adil bir hukuk sistemi için evet” diyordu. Biz “HSYK’nın siyasallaştığını” söylerken, Başbakan, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu siyasi müdahalelerden, ideolojik kamplaşmadan kurtarıyor, tarafsızlığını güçlendiriyoruz” diyerek milli iradeyi aldatıyordu. Biz “AKP yargının tarafsızlığını, objektifliğini zedeleyecek” derken, Başbakan, “Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu evrensel normlara kavuşuyor. Hukukta ideolojik yapılanmaların, taraf tutmanın önüne geçecek düzenlemeyi getiriyoruz” diyerek havanda su dövüyordu.

"RÜZGARGÜLÜ, FIRILDAK GİBİ"

Başbakan 3.5 yıl sonra rüzgargülü gibi, fırıldak gibi, çarkıfelek gibi dönüşünün bedelini nasıl ödeyecektir? Peki, Referandum sürecinde ağzından çıkan şu sözleri nereye koyacaktır.

Yer Denizli, tarih 5 Ağustos 2010: “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısını değiştiriyoruz. Anadolu'da, Trakya'da binbir zorlukla, meşakkatle görev yapan ilk derece mahkemeleri hakim ve savcıları artık kendi kaderlerini tayin hakkına kavuşacaklar.”

Yer İzmir, tarih 8 Ağustos 2010: “Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu da, Yargıtay ve Danıştay'ın tasallutundan çıkartılarak bütün yargı camiasının temsiline imkan veren bir yapıya kavuşuyor.”

Yer Afyonkarahisar, tarih 8 Ağustos 2010: “Hakimler, savcılar seçimini yapacak, hukukta keyfilik sona erecek.”

Yer Rize, tarih 10 Ağustos 2010: “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı değişiyor. İnşallah orası da birilerinin arka bahçesi olmaktan çıkıyor.”

Yer Trabzon, tarih 10 Ağustos 2010: “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu artık sadece birilerinin belirlediği değil, ilk kademe mahkemelerinin de söz sahibi olduğu bir yapıya kavuşuyor. Hukukta ideolojik yapılanmaların, taraf tutmanın önüne geçecek düzenlemeyi getiriyoruz.”

Yer Gaziantep, tarih 15 Ağustos 2010: “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını Gaziantep'le beraber değiştireceğiz. Hukuk artık birilerinin arka bahçesi olmayacak. Milletin arka bahçesi olacak. Hukuk millet adına karar verecek, üstünlerin hukuku sona erecek, hukukun üstünlüğü egemen olacak.”

“DÜNÜ YALAN, BUGÜNÜ RİYA, YARINI DA KAPKARADIR”

Ancak bugün HSYK’ya “yetkim olsa yargılardım, suç işliyor, millet yargılayacak, yanlış yaptık” ifadeleriyle cepheden saldırmaktadır. Başbakan’ın dünü yalan, bugünü riya, yarını da kapkaradır. Bu şahıs bilmiyorsa kendisine hatırlatırım ki, imanın kaynağı doğruluk, küfrün sancağı ise yalandır.

Başbakan ve hükümeti öyle bir noktadadır ki, HSYK’nın yapısını değiştirmek ve resmen Adalet Bakanlığı’na bağlı bir genel müdürlük haline getirmek için geceyi gündüze katmaktadır. Hâkim ve savcılar hükümetin emrine sokulmak istenmektedir.

“BAŞBAKANIN ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜNDEN FARKI KALMADI”

(Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le dün yaptıkları görüşme konusunda) AKP hükümetinin HSYK konusundaki ısrarından vazgeçmesini, Sayın Gül’den bu konuya samimi bir şekilde müdahil olmasını istedik. Hukuka saygı duyulmasını, “Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması”nın engellenmemesini kararlı bir şekilde teklif ettik.

Başbakan Erdoğan’ın tutumundan rahatsız olduğumuzu kendilerine söyleme gereği duyduk. Çünkü Başbakan Erdoğan “örgüt uzantıları, hainler, militanlar, bildiri dağıtanlar, taşeronlar, maşalar” gibi çok ağır sözlerle savcılara sataşmakta, adaleti geciktirmektedir.Hatta Başbakan’ın İstanbul eski Cumhuriyet Başsavcı Vekilini iki kuryesi vasıtasıyla tehdit ettiği bile açığa çıkmıştır.

Hukuk devletinde bir Başbakan’ın görevini yapma mücadelesi veren bir kamu görevlisine mafya gibi gözdağları vermesi çetenin gerçekte kim olduğunu gözler önüne sermektedir. Başbakan 11 yılda çeteleşmiş, organize suç örgütlerinden farkı kalmamıştır. Mahkeme kararını, savcının verdiği emri, adli kolluk olarak polisin yerine getirmesini engelleyenlere çete demeyeceğiz de kime diyeceğiz?

“SUÇ ŞEBEKESİNİN FAİLLERİ”

Savcıların özel hayatını didik didik eden, Dubai’ye kadar dedektiflik yapan, kişisel hak ve özgürlük alanlarını alenen sabote edenlere karanlık odaklar, derin yapılanmalar, kirli eller demeyeceğiz de kime diyeceğiz? Bile bile yasa ve Anayasa’yı ihlal ederek cürüm işleyenlere kim olursa olsun suç şebekesinin failleri demeyecek miyiz?

“ARA REJİM TAKTİĞİ”

Şunu net olarak söyleyebilirim ki, AKP hükümetinin HSYK’yla ilgili kanun teklifi Anayasa’ya aykırı olup hakim ve savcı güvencesini ortadan kaldırmaktadır. Geçtiğimiz günlerde, alelacele hazırlanan HSYK ile ilgili 52 maddelik kanun teklifi TBMM’ye sevk edilmiş ve Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlanmıştır. Bu ara rejim taktiği, darbe dönemlerinden kalma alışkanlık, anti demokratik yönetimlere has tutum AKP’ye yön vermiştir.

“İKTİDAR HUKUKU LİNÇ ETMEKTEDİR”

Adalet Bakanı yargının tepesinde tek bilen, tek seçen ve tek belirleyen olacak, Başbakan’ın Erdoğan’ın özel temsilcisi olarak görev yapacaktır. İstenen budur.

Devlet şerik kabul etmez diyen Adalet Bakanı unutmasın ki, hukuk da asla şekaveti ve şerirliği kabullenmeyecektir.

İktidar hukuku linç etmektedir. Hakim ve savcılar yargısız infaza uğramaktadır. HSYK’yı emrine almaya çalışan AKP hükümeti büyük bir yanlışın içindedir. İktidar rotayı şaşırmış, müsabaka esnasında kural değişikliğine soyunmuştur.

“TÜRKİYE BU MEYDAN SAVAŞINA DAYANAMAYACAK”

TBMM Adalet Komisyonu’nda yaşanan ilkellikleri, havada uçuşan tekmeleri, silah gibi kullanılan pet şişelerini ve füze gibi fırlatılan tableti milletimiz öfkelenerek izlemiştir. Olan biten tüm çirkin manzaralar milletimiz adına utanç vericidir.

Görülen gerçek şudur: Devlet organları birbirine girmiştir. “Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması” AKP’nin gerçek yüzünü deşifre etmiştir.

Bugünkü ağır ve tehlikeli süreçten çıkılması için mutlaka tüm devlet organları kendi anayasal sınırlarına çekilmeli ve yetki ihlaline meydan vermeyecek bir konuma gelmelidir. İkaz ve önemle bildiriyorum ki, Türkiye yargı-yürütme ve yasama arasındaki meydan savaşına daha fazla dayanamayacaktır. Demokrasi zarar görürse bunun altından kimse kalkamayacaktır.

“ERDOĞAN PAŞA YARGININ ÖNÜNE ÇIKMALI”

Saray darbelerine kimse heves etmemelidir. Hükümet derhal HSYK ile ilgili düzenlemesini gözden geçirmelidir. Israr ettiği takdirde, Sayın Cumhurbaşkanı, kanun değişikliği önüne gelince aynen iade edecek ahlaki tutarlılığı göstermelidir. Başbakan Erdoğan, rüşvet ve yolsuzluğun ucu kendisine ve ailesine dokununca kıyameti kopartmak yerine, yargı önüne çıkıp paşa paşa hesap verecek cesaret ve vakarı sergileyebilmelidir.

Gazetecileronline.com
exelans
exelans

Mesaj Sayısı : 153
Kayıt tarihi : 04/11/13

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz